Muhtasar Kur'an-ı Kerim Tefsiri Türkçe Meali

مركز تفسير القرن الخامس عشر الهجري
Add Enterpreta Add Translation

page 249

الٓمٓرۚ تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱلۡكِتَٰبِۗ وَٱلَّذِيٓ أُنزِلَ إِلَيۡكَ مِن رَّبِّكَ ٱلۡحَقُّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يُؤۡمِنُونَ١

1- (Elif Lâm Mîm Râ) Bakara Suresinin başında buna benzer harfler hakkında açıklama yapılmıştır. Bu yüce ayetler bu surede zikredilmiştir. -Ey Rasûl!- Allah'ın sana indirdiği Kur'an içinde uydurma bulunmayan hak olan (bir kitaptır), Allah'ın katından olduğunda şek şüphe yoktur. Ancak insanların çoğu inat ve kibirlerinden dolayı ona iman etmezler.

ٱللَّهُ ٱلَّذِي رَفَعَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ بِغَيۡرِ عَمَدٖ تَرَوۡنَهَاۖ ثُمَّ ٱسۡتَوَىٰ عَلَى ٱلۡعَرۡشِۖ وَسَخَّرَ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَۖ كُلّٞ يَجۡرِي لِأَجَلٖ مُّسَمّٗىۚ يُدَبِّرُ ٱلۡأَمۡرَ يُفَصِّلُ ٱلۡأٓيَٰتِ لَعَلَّكُم بِلِقَآءِ رَبِّكُمۡ تُوقِنُونَ٢

2- Allah gökleri gördüğünüz gibi herhangi bir dayanak olmadan yükseltip yaratandır. Sonra temsîl (benzetme) ve tekyîf (keyfiyet verme) olmaksızın şanına yakışır bir şekilde Arş'ın üzerine yükselmiştir. Güneşi ve ayı faydalanmaları için mahlukatının hizmetine sunmuştur. Güneş ve aydan her biri Allah'ın ilmiyle belirli bir süre (yörüngelerinde) akıp gitmektedir. Allah -Subhanehu ve Teâlâ- göklerde ve yerdeki işleri dilediği gibi yönetmektedir. Kıyamet günü Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız ve o güne salih amellerle hazırlık yapasınız diye kudretine delalet eden ayetleri açıklar.

وَهُوَ ٱلَّذِي مَدَّ ٱلۡأَرۡضَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَٰسِيَ وَأَنۡهَٰرٗاۖ وَمِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ جَعَلَ فِيهَا زَوۡجَيۡنِ ٱثۡنَيۡنِۖ يُغۡشِي ٱلَّيۡلَ ٱلنَّهَارَۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ٣

3- O -Subhânehu ve Teâlâ- yeryüzünü yayıp döşeyen, orada insanlar ileri geri sallanmasın/sendelemesin diye sabit dağlar yaratan, orada her türlü meyve ve hayvanlardan erkek ve dişi iki sınıf yaratan, geceyi gündüzün üstüne örten, ışık saçarken karanlığa gömendir. Şüphesiz ki bu zikredilen şeylerde Allah'ın yarattıklarını düşünüp tefekkür eden toplumlar için apaçık deliller vardır. İşte onlar bu apaçık delillerden istifade ederler.

وَفِي ٱلۡأَرۡضِ قِطَعٞ مُّتَجَٰوِرَٰتٞ وَجَنَّـٰتٞ مِّنۡ أَعۡنَٰبٖ وَزَرۡعٞ وَنَخِيلٞ صِنۡوَانٞ وَغَيۡرُ صِنۡوَانٖ يُسۡقَىٰ بِمَآءٖ وَٰحِدٖ وَنُفَضِّلُ بَعۡضَهَا عَلَىٰ بَعۡضٖ فِي ٱلۡأُكُلِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ٤

4- Yeryüzünde birbirine yakın araziler vardır. Orada üzüm bağları, ekinler, bir gövdeden ve farklı farklı gövdelerden çıkan hurma ağaçları vardır ki bu bahçeler ve ekinler aynı su ile sulanır. Yanyana olmasına ve aynı yerden sulanmasına rağmen tat ve fayda bakımından bazısını bazısına üstün kıldık. Şüphesiz bu zikredilenlerde aklını kullanan toplum için deliller vardır. Çünkü onlar bundan ibret alan kimselerdir.

۞وَإِن تَعۡجَبۡ فَعَجَبٞ قَوۡلُهُمۡ أَءِذَا كُنَّا تُرَٰبًا أَءِنَّا لَفِي خَلۡقٖ جَدِيدٍۗ أُوْلَـٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمۡۖ وَأُوْلَـٰٓئِكَ ٱلۡأَغۡلَٰلُ فِيٓ أَعۡنَاقِهِمۡۖ وَأُوْلَـٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ٥

5- -Ey Rasûl- Eğer bir şeye şaşıracaksan, onların yeniden dirilmeyi yalanlamalarına şaşırman daha hakkaniyetlidir. İnkar etmelerine delil olarak şunu söylemişlerdir: Biz öldükten sonra toprak olup, çürüyerek ufalanmış kemiklere dönüşünce yeniden mi hayat bul

page 250

وَيَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلسَّيِّئَةِ قَبۡلَ ٱلۡحَسَنَةِ وَقَدۡ خَلَتۡ مِن قَبۡلِهِمُ ٱلۡمَثُلَٰتُۗ وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغۡفِرَةٖ لِّلنَّاسِ عَلَىٰ ظُلۡمِهِمۡۖ وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ٦

6- -Ey Rasûl- Müşrikler senden azabın gelmesi için acele etmeni istiyorlar. Allah'ın kendilerine takdir ettiği nimetlerin tamamlanmasından önce azabın inmesini yavaş buluyorlar. Hâlbuki daha önceden onların emsali olan inkârcı topluluklar için nice azaplar g

وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَوۡلَآ أُنزِلَ عَلَيۡهِ ءَايَةٞ مِّن رَّبِّهِۦٓۗ إِنَّمَآ أَنتَ مُنذِرٞۖ وَلِكُلِّ قَوۡمٍ هَادٍ٧

7- Allah'ı inkâr edenler - sürekli olarak yüz çeviren ve inatçı olanlar-: "Musa ve İsa'ya indirildiği gibi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem'e de Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" diyorlar. Ancak sen -Ey Rasûl- Allah'ın azabından insanları korkutmakla görevlisin. Allah'ın sana verdiği mucizelerden başka mucize gösteremezsin. Her topluluk için onlara hak yolu gösteren ve ona çağıran bir peygamber vardır.

ٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا تَحۡمِلُ كُلُّ أُنثَىٰ وَمَا تَغِيضُ ٱلۡأَرۡحَامُ وَمَا تَزۡدَادُۚ وَكُلُّ شَيۡءٍ عِندَهُۥ بِمِقۡدَارٍ٨

8- Yüce Allah her dişinin karnında neyi taşıdığını ve onun hakkındaki her şeyi bilir. Rahimlerde meydana gelen eksikliği, fazlalığı, sağlıklı olanı ve hasta olanı da bilir. Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın katında her şey bir ölçü iledir, ne artar ne de eksilir.

عَٰلِمُ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ ٱلۡكَبِيرُ ٱلۡمُتَعَالِ٩

9- Çünkü O -Subhânehu ve Teâlâ- mahlûkatının duyularının algılayamadığı her şeyi hakkıyla bilendir. Onların duyularının algıladığı her şeyi de hakkıyla bilendir. O, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde azametlidir. Zatı ve sıfatları ile yaratmış olduğu mahlûkatının üzerindedir ve çok yücedir.

سَوَآءٞ مِّنكُم مَّنۡ أَسَرَّ ٱلۡقَوۡلَ وَمَن جَهَرَ بِهِۦ وَمَنۡ هُوَ مُسۡتَخۡفِۭ بِٱلَّيۡلِ وَسَارِبُۢ بِٱلنَّهَارِ١٠

10- Gizliyide açığı da bilir. -Ey İnsanlar!- Sizden sözünü gizleyen ile sözünü açıkça söyleyen O'nun ilminde birdir. Aynı zamanda O'nun ilminde gece karanlıkta insanların bakışlarından gizlenen ile güpegündüz amellerini açıktan yapan birdir.

لَهُۥ مُعَقِّبَٰتٞ مِّنۢ بَيۡنِ يَدَيۡهِ وَمِنۡ خَلۡفِهِۦ يَحۡفَظُونَهُۥ مِنۡ أَمۡرِ ٱللَّهِۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوۡمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِهِمۡۗ وَإِذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِقَوۡمٖ سُوٓءٗا فَلَا مَرَدَّ لَهُۥۚ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَالٍ١١

11- Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın insanlar için ardı ardına gönderdiği melekleri vardır. Bazısı gece, bazısı da gündüz gelir. Allah'ın emri ile insanları, yüce Allah'ın onlar hakkında yazıp, takdir ettiği şeylerden korurlar. Aslında bu şeylerin onlara zarar vermemesini yüce Allah takdir etmiştir. Kulların söz ve amellerini yazarlar. Şüphesiz ki Yüce Allah, bir topluluğun içinde bulunduğu güzel durumu, şükredilecek bir durumdan kendilerini değiştirmedikleri sürece değiştirip, hoşlanmıyacakları bir hale çevirmez. Eğer Allah -Subhânehu ve Teâlâ- bir kavmin helak olmasını dilerse O'nun bu isteğini geri çevirecek yoktur. -Ey İnsanlar!- Sizin için işlerinizi çekip çeviren Allah'tan başkası yoktur. Size isabet eden musibetleri defetmesi için O'na sığınırsınız.

هُوَ ٱلَّذِي يُرِيكُمُ ٱلۡبَرۡقَ خَوۡفٗا وَطَمَعٗا وَيُنشِئُ ٱلسَّحَابَ ٱلثِّقَالَ١٢

12- -Ey İnsanlar!- Size şimşeği gösteren, sizin için gök gürültüsü ile korku salıp, yağmur ümidini bir araya toplayandır. Sağanak yağmurla dolu yüklü bulutları meydana getiren O'dur.

وَيُسَبِّحُ ٱلرَّعۡدُ بِحَمۡدِهِۦ وَٱلۡمَلَـٰٓئِكَةُ مِنۡ خِيفَتِهِۦ وَيُرۡسِلُ ٱلصَّوَٰعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَن يَشَآءُ وَهُمۡ يُجَٰدِلُونَ فِي ٱللَّهِ وَهُوَ شَدِيدُ ٱلۡمِحَالِ١٣

13- Gök gürültüsü Rabbi -Subhânehu ve Teâlâ-'yı hamd ile tesbih eder. Melekler de Rablerinden korkarak, tazim ve saygı duyarak O'nu tesbih ederler. Yakıcı yıldırımları dilediği kullarına gönderip onu helak eder. Kâfirler Allah'ın vahdaniyyetinde (birliğinde) birbiriyle çekişirler. Yüce Allah'ın güç ve kuvveti asi kulları için çok şiddetlidir.

page 251

لَهُۥ دَعۡوَةُ ٱلۡحَقِّۚ وَٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَسۡتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيۡءٍ إِلَّا كَبَٰسِطِ كَفَّيۡهِ إِلَى ٱلۡمَآءِ لِيَبۡلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَٰلِغِهِۦۚ وَمَا دُعَآءُ ٱلۡكَٰفِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَٰلٖ١٤

14- Dua/ibadet yalnızca Allah'a yapılır. Bu hususta hiç kimse O'na ortak değildir. Müşriklerin Allah'tan gayrısına dua ettiği putlar hangi husus olursa olsun dua edenin duasına icabet edemezler. Onların ettiği dua ancak susamış kimsenin su içmek için elini (uzaktan) suya uzatması gibidir. Su ağzına ulaşmayacaktır. Kafirlerin putlarına yaptıkları dua/ibadet ancak zayi olmak/kaybetmek ve haktan uzak olmaktır. Çünkü (o putlar) onlara fayda sağlayamazlar ve zarar da veremezler.

وَلِلَّهِۤ يَسۡجُدُۤ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ طَوۡعٗا وَكَرۡهٗا وَظِلَٰلُهُم بِٱلۡغُدُوِّ وَٱلۡأٓصَالِ۩١٥

15- Göklerde ve yerde ne varsa secde ile yalnızca Allah için boyun eğer. Bu hususta mümin ile kafir eşittir. Ancak mümin isteyerek O'na boyun eğer ve secde eder. Kafir ise istemeden boyun büker. (Kafirin) Fıtratı O'na isteyerek itaat etmesini mecbur kılar. Gölgesi olan her mahlukat gece ve gündüz O'na boyun eğer.

قُلۡ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ قُلِ ٱللَّهُۚ قُلۡ أَفَٱتَّخَذۡتُم مِّن دُونِهِۦٓ أَوۡلِيَآءَ لَا يَمۡلِكُونَ لِأَنفُسِهِمۡ نَفۡعٗا وَلَا ضَرّٗاۚ قُلۡ هَلۡ يَسۡتَوِي ٱلۡأَعۡمَىٰ وَٱلۡبَصِيرُ أَمۡ هَلۡ تَسۡتَوِي ٱلظُّلُمَٰتُ وَٱلنُّورُۗ أَمۡ جَعَلُواْ لِلَّهِ شُرَكَآءَ خَلَقُواْ كَخَلۡقِهِۦ فَتَشَٰبَهَ ٱلۡخَلۡقُ عَلَيۡهِمۡۚ قُلِ ٱللَّهُ خَٰلِقُ كُلِّ شَيۡءٖ وَهُوَ ٱلۡوَٰحِدُ ٱلۡقَهَّـٰرُ١٦

16- -Ey Rasûl!- Allah ile birlikte başkalarına ibadet eden kâfirlere de ki: Gökleri ve yeri yaratan, ikisinin işlerini çekip çeviren kimdir? -Ey Rasûl!- de ki: O ikisini yaratan ve işlerini idare eden Allah'tır. Zaten sizler bunu ikrar ediyorsunuz. -Ey Rasûl!

أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَسَالَتۡ أَوۡدِيَةُۢ بِقَدَرِهَا فَٱحۡتَمَلَ ٱلسَّيۡلُ زَبَدٗا رَّابِيٗاۖ وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيۡهِ فِي ٱلنَّارِ ٱبۡتِغَآءَ حِلۡيَةٍ أَوۡ مَتَٰعٖ زَبَدٞ مِّثۡلُهُۥۚ كَذَٰلِكَ يَضۡرِبُ ٱللَّهُ ٱلۡحَقَّ وَٱلۡبَٰطِلَۚ فَأَمَّا ٱلزَّبَدُ فَيَذۡهَبُ جُفَآءٗۖ وَأَمَّا مَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ فَيَمۡكُثُ فِي ٱلۡأَرۡضِۚ كَذَٰلِكَ يَضۡرِبُ ٱللَّهُ ٱلۡأَمۡثَالَ١٧

17- Yüce Allah; hakkın kalıcı, batılın ise zail olmasına gökten yağmurun yağarak derelerin küçük ve büyük hacimlerine göre akıp gitmesini örnek getirmiştir. Bu sel suları, köpüğü suyun üstünde taşır. Hak ve batıl için başka bir örneği de şöyle vermiştir. İnsanların ateş yakarak bazı kıymetli madenleri bu ateşte eritip, süs eşyası yapmalarıdır. Allah bu iki misali, hak ile batılın misali olarak vermiştir. Batılın misali, suyun üzerinde yüzen köpük ve eritilen madenin üzerinde ortaya çıkan pas gibidir. Hakkın misali ise, içilen temiz ve berrak su gibidir. Bu su ile ekinler, çayır ve otlar biter. Bir diğeri de maden eritildikten sonra arta kalan ve insanların faydalandığı kısma benzetilmiştir. Yüce Allah, bu iki misali verdiği gibi, hakkın batıldan ayrılması için insanlara daha nice misaller vermiştir.

لِلَّذِينَ ٱسۡتَجَابُواْ لِرَبِّهِمُ ٱلۡحُسۡنَىٰۚ وَٱلَّذِينَ لَمۡ يَسۡتَجِيبُواْ لَهُۥ لَوۡ أَنَّ لَهُم مَّا فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا وَمِثۡلَهُۥ مَعَهُۥ لَٱفۡتَدَوۡاْ بِهِۦٓۚ أُوْلَـٰٓئِكَ لَهُمۡ سُوٓءُ ٱلۡحِسَابِ وَمَأۡوَىٰهُمۡ جَهَنَّمُۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمِهَادُ١٨

18- Rablerinin birleyip, O'na itaat çağrısına icabet eden müminler için mükâfatın en güzeli olan Cennet vardır. Kendisini birlemeye ve itaat çağrısına icabet etmeyen kâfirler yeryüzü dolusu çeşit çeşit hazineye ve bunun bir katı fazlasına sahip olsalarıdı ve azaptan kendilerini kurtarmak için bu malların hepsini fidye olarak verme hususunda anlaşılma yapılsaydı bunu hemen kabul ederlerdi. İşte Allah'ın bu davetine icabet etmeyen kâfirler bütün yapmış oldukları kötülüklerden dolayı hesaba çekileceklerdir. Onların varacakları yer Cehennem'dir. Döşekleri ve kalacakları o ateş ne kötü bir yerdir.

page 252

۞أَفَمَن يَعۡلَمُ أَنَّمَآ أُنزِلَ إِلَيۡكَ مِن رَّبِّكَ ٱلۡحَقُّ كَمَنۡ هُوَ أَعۡمَىٰٓۚ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ١٩

19- -Ey Rasûl!- Allah'ın sana indirdiğinin hak olduğunu, iftira olmadığını bilen, Allah'ın davetine icabet eden Mü'min kimse ile âmâ olan, Allah'ın davetine icabet etmeyen kâfir bir değildir. Bundan ancak aklıselim sahipleri öğüt ve ibret alır.

ٱلَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهۡدِ ٱللَّهِ وَلَا يَنقُضُونَ ٱلۡمِيثَٰقَ٢٠

20- Allah'ın davetine icabet edenler, Allah'a verdikleri sözü ve kullarına verdikleri sözü eksiksiz olarak yerine getirirler. Allah'a ya da başkasına verdikleri güvenilir/pekiştirilmiş sözü asla ihlal etmezler.